Dünyamız, iklim değişikliği, çevre, çalışma ve sağlık sorunları, eşitsizlik, gelir adaletsizliği, sosyal sorunlar, fakirlik, savaş ve terörizm gibi karmaşık ve birbiriyle ilişkili büyük sorunlarla karşı karşıya.
İklimler değişiyor, buzullar eriyor, sıcaklık, kuraklık ve kıtlık artıyor. Daha önce hiç görmediğimiz doğa olayları ile karşılaşıyoruz. Bunların yanı sıra savaşlar, terör olayları ve büyük iş kazaları hem dünyada hem de ülkemizde birlerce kişiyi hayattan koparıyor ya da yaralanmasına veya engelli hale gelmesine neden olarak hayat boyu ağır travmalar ve zorluklar yaşamasına neden oluyor. Yüzbinlerce kişi yaşadıkları yerlerden koparılıyor ve mülteci olarak ülkeden ülkeye giderek kendilerine yaşam alanı arıyor, binlerce mülteci sınırları aşmaya çalışırken hayatını kaybediyor, sınırları aşabilenler ise sokaklarda yaşamak zorunda kalıyor. Yine yaşanan şirket skandalları, artık “bu da yapmaz” denilen dünyanın en büyük firmalarının odağında yer aldığı yolsuzluklar, tüm dünyada hayal kırıklığı yarattığı gibi, bu firmaların büyük cezalar almasına, maddi ve itibari kayıplara uğramasına neden oluyor.
ŞİRKETLERE BÜYÜK SORUMLULUKLAR DÜŞÜYOR
Maalesef yaşanan bu olumsuzluklar ve zorluklar her geçen gün artıyor ve yaşamımızın her anında bunların bir çoğuyla yüzleşmek durumunda kalıyoruz. Ekonomik ve sosyal kalkınmanın doğal çevre korunarak gerçekleştirilmesi ve mevcut olan problemlerin azaltılması için başta devletler olmak üzere, siyasilere, yöneticilere, yetkililere ve tüm bireylere önemli sorumluluklar düştüğü ortada. Bununla birlikte bu olumsuzlukları azaltmak için özellikle şirketlere ve kurumlara da büyük sorumluluklar düşüyor.
Şirketlerin kurumsal ve ekonomik güçleri, pek çok ekonomik, çevresel, sosyal ve toplumsal sorunun çözülmesinde hayati öneme sahiptir. Bu kapsamda yaşanan bu olumsuzlukları azaltmaya yönelik olarak son dönemlerde önemli çabaların olduğunu ifade etmek yanlış olmayacak. özellikle sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji, kurumsal sosyal sorumluluk, kurumsallaşma, şeffaflık, sosyal raporlama, etik gibi birbirleriyle çok bağlantılı bazı sembol kavramların çerçevesinde uluslararası ve ulusal kuruluşlar ile şirketler ve kurumlar bünyesinde önemli ve takdir edilecek çalışmalar yürütülüyor. Pek çok şirket bu alanlarda proje geliştiriyor, sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapıyor, geliştirilen projeleri destekliyor veya sponsor oluyor. Fakat yaşanan olumsuzlukların boyutları ile karşılaştırıldığında bu çabaların henüz çok yetersiz olduğunu ve yaygınlık kazanamadığını da belirtmek gerekiyor.
VİCDANLI ŞİRKETLERİN ÇOĞALMASI GEREKİYOR
Şirketlerin günümüzde başta hissedarları olmak üzere çalışanları, müşterileri, tedarikçileri, düzenleyici otoriteler, devlet, toplum gibi çok geniş bir alana yayılan paydaşları bulunuyor. Şirketin yaşadığı bir olumsuzluk yalnızca hissedarları değil, tüm bu paydaşlara büyük zararlar verebiliyor. Bu nedenle şirketin yalnızca kar etmesi değil, aynı zamanda tüm paydaşlarına değer katması gerekiyor. Bunun yolu da şirketlerin çevresel, ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlara ilgi göstermesinden ve bu sorunların çözümü için çaba göstermesinden geçiyor.
Bir şirketin organizasyonu, insan vücudu ile büyük bir benzerlik gösterir. Şirketlerde, insan vücudundaki beyin, kalp, akciğer gibi görevleri olan organlar, birimler, yöneticiler ve çalışanlar bulunur. Bu organların iyi çalışması şirketin kar etmesi, maddi anlamdaki başarısı ve uzun yıllar hayatını sürdürmesi için büyük önem taşır.
Fakat, insanları birbirinden ayıran en temel melekelerden birisi de vicdandır. Vicdanı olan insanlar kendilerinin yanı sıra aynı zamanda toplumdaki diğer bireylere de önem ve değer verir, onların iyiliği için de çaba gösterirler. İnsani bir duygu olan vicdan, günümüzün büyük sorunları dikkate alındığında şirketler için de büyük önem taşıyan bir özellik haline geldi. Vicdan, bu büyük sorunların çözümünde belki de başvurulacak yegane kavramdır. Şirketlerin ve kurumların büyük ekonomik ve kurumsal güçleriyle pek çok soruna etkili çözümler üretilmesi mümkün olabilecektir. Bu nedenle günümüzde az sayıda olduğu görülen vicdanlı şirketlerin sayısının çoğalması, bu kapsamda şirketlerin ve kurumların ekonomik faaliyetlerinin yanı sıra çevresel, ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlara karşı duyarlı olması, bu alanlarda samimiyetle yatırım yapması, projeler geliştirmesi, diğer şirketler veya sivil toplum örgütleriyle birlikte çalışması, bu yaklaşımı örgüt kültürü haline getirmesi büyük önem taşıyor.
Gürdoğan Yurtsever